“İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi” çerçevesinde kadına yönelik şiddetle mücadelede şirketlerin rolü konulu panel 4 Şubat 2019, Pazartesi günü Sabancı Center’da yapıldı.
“Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye ve Şirketlerin Rolüne Çoklu Bakış” başlığını taşıyan toplantının açış konuşmasını TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı Oya Ünlü Kızıl yaptı. Oya Ünlü Kızıl, “Beşinci senesini tamamlayan “İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi”nde, böylesine önemli bir sorunun çözümü için sorumluluk alan ve önemli adımlar atan 51 şirketi bu vesileyle kutluyorum. Projeye dâhil olan her şirketin muazzam deneyimler edindiğini ve bu deneyimlerin paylaşılmasının çok değerli olduğunu düşünüyorum. Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans anlayışının yerleşmesi için toplumun tüm kesimlerinin harekete geçmesi gerekiyor. Bu amaçla kamu, özel sektör ve sivil toplum örgütleri olarak ortak bir duruş sergilememiz gerektiğine inanıyorum. Bu karmaşık ve çok boyutlu soruna ancak bütünsel bir yaklaşımla ve işbirlikleriyle çözüm geliştirebiliriz.” dedi.
Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü ve Baş Araştırmacısı Melsa Ararat, “Bir Katılımcı Eylem Araştırması ve Sosyal Aksiyon Örneği Olarak İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi” başlıklı bir konuşma yaptı. Melsa Ararat “Kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmadan ne cinsler arası eşitlikten ne de adaletten söz edemeyiz. Ancak kadına yönelik şiddetle mücadele kolay değil. Zira mücadele yerleşik sosyal normlarla ve toplumun tüm dokularına ve kurumlarına işlemiş olan erkek egemen güç ilişkileriyle mücadele etmek demek. Konuya işyeri güvenliği, iş performansı açısından bakıldığı kadar tarihsel, sosyal ve politik bir mercekten de bakmak gerek. Şirketlere bu eşitsizlikten hem kendilerinin hem de ekonominin olumsuz etkilendiğini anlatmaya çalışarak, araştırmalarımıza şirketleri de katarak ve onlarla birlikte yorumlayarak iş dünyasının bu mücadelede aktif oyuncular olmasını kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Bu açıdan TÜSİAD’ın ve üye şirketlerin oynadığı rolün evrensel bir örnek olduğunu düşünüyorum. Şirketler bu konuda aktif bir rol oynayarak sadece kendi çalışanlarının güvenliğini ve sağlığını korumakla kalmıyor, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında yer alan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği amacına da katkıda bulunuyorlar. Panelimizde yer alan akademisyenler iş dünyası ve kadına yönelik şiddet konusunu çok disiplinli bir mercekten bakarak inceledi” dedi.
Konuşmalarından ardından, moderatörlüğünü UNFPA Toplumsal Cinsiyet Programı Koordinatörü Meltem Ağduk’un yaptığı “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye Çoklu Bakış” başlıklı panele geçildi. Panelde, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa-Dış Ticaret/ Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Dr. Öğretim Üyesi Özge İzdeş Terkoğlu, İstanbul Üniversitesi-Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler/ Kadın Çalışmalarından Prof. Dr. Fatmagül Berktay, İstanbul Üniversitesi- Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler/ Kadın Çalışmalarından Doç. Dr. Sevgi Uçan Çubukçu ve Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu- BADV Proje Yöneticisi Sevda Alkan konuşmacı oldular. Meltem Ağduk “2000’li yıllara girerken, bu yüzyılın “kadınların yüzyılı” olacağı söylenmekle birlikte kadınların toplumsal yaşamda görünürlüğü, siyasete katılımları, iş yaşamındaki varlıkları, eğitim hayatına devamları hala tartışmalıdır; kadın ve kız çocuklarına yönelik her alanda uygulanan ayrımcılık devam etmektedir. 1990’lar kadına yönelik şiddetle mücadelenin kurumsallaştığı yıllar olarak tanımlanırken, 2000’li yıllar kurumsallaşmanın derinleştiği, özellikle devletin ve özel sektörün mücadelenin önemli bir parçası haline geldiği yıllardır.” dedi. Dr. Öğretim Üyesi Özge İzdeş Terkoğlu, konuşmasında kadınların, AB, OECD ve Türkiye’deki ekonomiye katılım ortalamalarından bahsetti ve kadınlara sunulan işlerin kalitesinin başka bir zorlu sorun olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin, dünya genelinde istihdamda en büyük cinsiyet farkına sahip ülkelerden biri olduğuna dikkat çeken Özge İzdeş Terkoğlu, “Türkiye'de istihdamdaki çarpıcı cinsiyet farkının, kültürel ve ekonomik darboğazlarla birleşmesinin yapısal nedenleri var.” dedi. Prof. Dr. Fatmagül Berktay “Kültürel ve diğer farklılıkların tanınması, demokratik bir toplum açısından vazgeçilmezdir. Kültür ve gelenek, iktidar ilişkileri barındırır ve bu ilişkiler, yaşadığımız toplumda genellikle kadınlar aleyhine işler. Toplumsal cinsiyet eşitliği talebi, farklılığı inkar eden bir “aynılık” talebi değildir. Tersine farklılıklara saygı gösterilmesi ama temel insan hakları açısından eşitliğin hem yasada, hem de pratikte gerçekleştirilmesi anlamına gelir. Kadınların insan hakları evrenseldir ve yasalarla teminat altına alınmıştır. Dolayısıyla her daim kamusal alanda ve yasa önünde eşitliği ve onun yerine geçirilmek istenen “adalet” vb. kavramların yanıltıcı olduğunu savunmalıyız. Kadınlar erkekler ile “aynı” olmak değil, eşit insan varlıkları olarak her türlü haktan eşit biçimde yararlanmak istiyorlar. 21. Yüzyıl’da artık bunun tartışma konusu yapılmaması gerekir.” dedi. Doç. Dr. Sevgi Uçan Çubukçu “Türkiye’de feminist hareket, içerdiği sorunlara rağmen, ortaya koyduğu çoğulcu potansiyeli, farklılık ve eşitlik meselesini bir arada ele alan politikaları, yöntem, yaklaşım ve arayışları ile Türkiye'nin siyasi ve toplumsal kültürüne önemli katkılar yaptı ve yapmaya devam ediyor." dedi.
Toplantının kapanış konuşmasını Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Birsel Safkan yaptı. “Kadınların yaşadığı hiçbir sorunu bir diğerinden ayrı görmek, sorunları birbirinden ayrıştırarak çözüm üretmek mümkün değil. Dolayısıyla biz de bu çok boyutlu meselenin çözümü için bütüncül bir yaklaşım gerektiğine inanıyor ve farklı paydaşları dahil eden işbirliklerinin meselenin çözümünde kilit rol oynadığını düşünüyoruz. Bu anlamda Sabancı Vakfı ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu desteği ve TUSİAD işbirliği ile Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından yürütülen İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesinin bir örnek teşkil ettiğini düşünüyoruz. Proje, hem farklı aktörlerin işbirliğini sağlıyor, hem de iş dünyasının aile içi şiddetle mücadelede aktif rol alan ve somut çözüm önerileri sunan bir paydaş haline gelmesine öncülük ediyor. Aile içi şiddet gibi çalışılması zor bir alanda iş dünyasının meselenin üzerini örtmeyip cesaretle ele almasını, sorunun çözümü için elini taşın altına koymasını çok önemli buluyorum. Projeye katılan tüm şirketlerin, çalışanlarının eşitliğini temin etmekle kalmayıp, toplumsal adalete de önemli bir katkı sunduklarına inanıyorum.” dedi.